Tolstoy “insanı bedenen ameliyat etmek için uyutmak, ruhen ameliyat etmek için uyandırmak gerekir” diyor. İtirazımızın çok daha güçlü olabilmesi için gereksinim duyduğumuz “ruh ameliyatı” iktidar tarafından engellenmek isteniyor. Ama nafile…

Çoklu baro sisteminin yargının savunma mekanizması için sakıncalar doğuracağını düşünen baro başkanları önce başkente sokulmadı. Bir gecelik direnişin ardından mecbur kalındı. Seslerini daha çok duyuracakları, birilerini uyandırabilecekleri, bir ruh ameliyatı yapabilecekleri düşünüldü. Engelleme olunca amaca daha çok ulaşıldı.

AVUKATLAR KURUCU UNSUR

Demokrasiyi içselleştirmemiş siyasal iktidarlar sınır tanımaz. Bu arzuların engellenmesinin tek koşulu demokrasiye inananların mücadeleden vazgeçmemesi, içlerindeki umudu büyütmesidir.

Hukuk devletinin olmazsa olmazı bağımsız ve tarafsız yargıdır. Bağımsız ve tarafsız yargı ise ancak bağımsız bir savunmayla olabilir. Bağımsız savunmanın güvenli evi güçlü baro, bireyi ise nitelikli avukattır. İktidar sahipleri yürütmeyi “topaç çevirme”, yasamayı “elim sende”, yargıyı “körebe” oyununa çevirdikten sonra sıranın alt başlıklara geldiği görünüyor.

Yargı ele geçirildiğinde barolar dimdik durdu. Barolar bu gücünü yasadan alıyor. Avukatlık Yasası’nın 76. maddesi barolara, “hukukun üstünlüğünü gözetmek, hukuk devletini korumak ve insan hakları ihlallerine karşı çıkmak” görevini veriyor. Bu kutsal görevlerin yasadaki yeri, bunların bir gereklilik değil zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. İşte yollara çıkan barolar da bu görevi yerine getiriyor.

Avukat sayısı 5 bini geçen iller; İstanbul, Ankara ve İzmir’de bir araya gelen her 2 bin avukatın yeni baro kurma yolu açılmak isteniyor. Aslında 80 ilden 3’ünde uygulanacak gibi görünse de anayasaya aykırı bu durum, baroların yüzde 57,4’ünü etkileyecek şekilde kurgulanıyor. Hedef, Türkiye Barolar Birliği’ni iktidara göre düzenlemek. İktidar, mevcut barolar nedeniyle ulaşamadığı hedefine kestirme yoldan gitmek istiyor.

Çoklu baro; çoklu vali, çoklu kaymakam kadar anlamsızdır. Çünkü baroların kamu tüzelkişiliği bulunur. İktidar sahipleri hukukun “herkese her zaman” lazım olacağını unutmamalıdır.

 

KİMİN İÇİN BU MÜCADELE?

Öngörülen düzenleme yaşama geçirilirse, hukuk fakültesinden mezun olanlar önce staj yapmak için sonra da mesleği sürdürmek için bir baro seçmek zorunda kalacak. Bu tercihi siyasal düşüncesine, cinsiyetine, etnik kökenine, mezhebine göre mi yapacak hukukçular?

Barolar üye kazanmak için nasıl propaganda yapacaklar? Mesleğe kabul edilirken kolaylık sağlanacağı, baro aidatlarında indirim yapılacağı, baro pulunun ucuz olacağı, disiplin kurullarından ceza almayacağı mı vaat edilecek? “Bizim baroya gelirsen iktidarın nimetlerinden yararlanırsın, dahaçok CMK görevi alırsın” mı denilecek

Tüm bu çabanın yalnızca avukatlarla ilgili olduğunu düşündürmeye çalışmak, meslek birliklerini seçme usulüyle ilgili bir mücadele olduğunu söylemek bu haklı davayı kitlelerden uzaklaştırmak için yürütülen bir algı operasyonudur. Güçler ayrılığı ilkesinin de bu ilkenin içindeki yargının temeli olan savunmanın “cansiparane” savunulmasının da nedeni aslında emekli Ayşe Teyze, hamal Mehmet, öğretmen Haluk’tur. BAROLAR SİNERSE... Adana’daki pamuk üreticisi de, Antalya’daki turizmci de Karabük Demirçelik’te çalışan işçi de bu mücadelenin kendisinin savunma hakkı için olduğunu bilmelidir. Adliye koridorlarında hak arayan, yargılanan, bir gün yargılanabilecek olan herkes içindir bu mücadele. Barolar sinerse, parçalanırsa, yok edilirse şiddete uğrayan kadınlar, istismar edilen çocuklar, adli yardım bekleyen insanlar çaresiz kalacaktır.

Türkiye her sorununu çözebilecek güçte bir ülkedir. Gecenin en karanlık anından sonra güneşin doğduğu insanlığın her gün tanıklık ettiği bir gerçekliktir. Tüm sorunların aşılacağına olan inancımızın içine barolarımızın sesinin kısılamayacağı, susturulamayacağı, sindirilemeyeceği inancı da eklenmiştir.

AV. UMUT AKDOĞAN


İletişim Bilgileri

Umut Akdoğan CHP Ankara Milletvekili | Anayasa Komisyon Üyesi

umut@umutakdogan.com.tr | 0312 420 57 86